2 Ekim 2013 Çarşamba

Sosyal Medya ve İmaj Yönetimi

Kişisel imaj ve marka  danışmanı olarak son derece beğendiğim biri geçenlerde "Facebook ve Twittera bikinili fotografını koyan hanımlar, kurumsal bir şirkette çalışıyorsanız bir daha düşünün derim" şeklinde bir tweet attı.

Sosyal medyayı oldukça aktif kullanan ve bundan da son derece keyif alan bir İnsan Kaynakları Profesyoneli olarak bu devirde bu fikre hiç mi hiç katılmadığımı söylemek zorundayım.

Çünkü ne Facebook ne de Twitter çalışma hayatımızı yönettiğimiz bir yer değildir, en azından kurumsal firmada çalışan bir kişi için... Kurumsal imajınızı şekillendirirken faydalanabileceğimiz Linkedin, XING gibi siteler var üstelik, son derece popüler ve profesyonel olan. Kaldı ki bizler yalnızca işimizden ve çalıştığımız şirketlerden ibaret de değiliz, bunun yanısıra bir sosyal yaşantımız da var.

Kimilerince bu sosyal medya işini biraz(!) abarttık, hatta akla zarar bir konuma getirdik.
Kabul, sosyal medya ile takipçilerimize(!) durmadan nerede ve kimlerle olduğumuzu, neler yaptığımızı, ne yeyip içtiğimizi, gittiğimiz yeri beğenip beğenmediğimizi, izlenimlerimizi, tavsiyelerimizi, bilgi ve deneyimlerimizi, katıldığımız katılmadığımız, beğenip beğenmediğimiz düşünceleri, kişileri yazıyoruz, görüşler bildiriyoruz, fotograflıyoruz, paylaşıyoruz.

Hatta öyle bir hal aldık ki paylaşım yapmazsak eksik birşey yaptığımız hissine kapılıyoruz. Takipçi sayısını, fotografını kaç kişinin beğendiğini, ne yorum yaptığını ciddi ciddi kafasına takanlar olduğunu da biliyorum...
Ya da toplumsal konularda sosyal medyada yeterince(?) yorum yapmadığını düşündüğü için çevresini yargılayanlar dahi var. Belki bu kadarı da fazla...

Ama bunun yanında insanların söyleyecek sözü varsa bırakalım en azından bu platformlarda (Facebook, Twitter, Instagram) rahatlıkla söylesinler, yaptıklarını, yeyip içtiklerini, okuduklarını hatta bikinili fotograflarını buralardan paylaşmak istiyorlarlarsa paylaşsınlar. Bu kadarlık özgürlüğü de çok görmemek gerekir diye düşünüyorum.

Sosyal medya, adı üstünde sosyalleşme, paylaşma, dünyayı hızlı bir şekilde takip etme ve bir çeşit zaman geçirme yeri, gerçek hayatınızın sanal bir yansıması...
Bunu bu derece ciddiye alıp, tüm varlık sebebimizi, yaşam amacımızı ortaya koyacağımız, kişisel imajımızı yöneteceğimiz, kitlelere sunacağımız, pazarlayacağımızın derdine düşersek işimiz iş diye düşünüyorum. Hem öyle bir zamanda yaşıyoruz ki samimi ve doğal olmayan herşey kendini apaçık ele veriyor ve son derece de itici görünüyor...

Tabi eğer kurumsal imajınızı güçlendirmek, marka olmak yönünde kendinize bir yol çizdiyseniz bunu öncelikle daha somut, elle tutulur şekilde yapmalısınız. Sonra da elbette sosyal medyanın da gücünü kullanarak bilinirliğinizi arttırabilir, markanızı geliştirebilir, iş ağlarınızı genişletebilirsiniz. Fakat bunun için bile ciddi bir zaman ve emek vermeniz; samimi, dürüst ve orijinal olmanız gerekecektir...