Detaylı bilgi için: http://webuser.bus.umich.edu/sja/pdf/FeedbackIndResource.pdf
Bu mini tarihsel bilgiden sonra gelelim günümüze...
Batıda 100 yıldan uzun süredir kullanılan bu kavram dilimize İngilizce feedback kelimesinin birebir çevirisi ile yerleşmiş ve maalesef bizim gibi Doğu Batı sentezi bir milletin evlatlarının aklını epey bir karıştırmış...
Neden sonuç ilişkisini zor kabul etmiş yurdum insanı, sonuçlar üzerine sonrasında konuşmaktan pek de hazzetmez aslında. Bizde "napalım oldu bi kere", "olmuşla ölmüşe çare yoktur"lar vardır. Peki bu "olmuş"lar üzerine konuşma hevesi neden??
Geribildirim bize şunu söyler:
Nedenlerin sonuçları etkilediği kadar, sonuçlar da bir sonraki nedenleri etkiler. Yapılan şeyin ne işe yaradığı veya sonuçların ne olduğunu anlamak, bundan sonra ne şekilde yapılması gerektiği ile ilgili fikir verir.
Ve sürekliliği olan bu döngü, gelişimi vaad eder bize..
Olumlusu dostlar başına...
İnsanoğlu yaptığı her şeye anlam katma çabasındadır, yaptığı işin işe yaramasından beslenir. Kaç yaşında ya da hangi tecrübeye sahip olursa olsun hiç fark etmez, eğer bir çaba gösteriyorsa fark edilmek ve işini iyi yapıp yapmadığını bilmek ve onaylanmak ister.
Tam gaz devam edebilmek için önemli bir yakıttır olumlu geribildirim.
Bizden önceki kuşaklar (Y kuşağı öncesi) aman şımarmasın, rehavete kapılmasın, kendini bir şey sanmasın sonra bizi beğenmez gibi düşüncelerle olumlu geribildirim verme konusunda epey bir cimri kalmışlar.
Şükürler olsun ki değişen dünya algısı ile birlikte olumlu geribildirimin kişileri daha iyiye çabalamak konusunda kamçıladığı artık herkesçe öğrenildi. En azından yererek, eleştirerek motive etmenin (ona da isim uydurmuşlar, ters motivasyon) işe hiç yaramadığı tüm dünyada kanıtlandı.
Tabi burada en kritik konu, doz! Pozitifi vurgulamak konusunda ölçülü ve gerçekçi olmalısınız.
Bu işin dozunu kaçırırsanız; ya karşınızda özgüven patlaması yaratırsınız ya da samimiyetinizi kaybedersiniz...
Asıl mesele olumsuz geribildirimde!
Kültürümüzde iyi ilişkiler kurmak ve sevilmek, başarılı olmaya göre daha fazla önemsendiğinden olumsuz geribildirim almak da vermek de bizim için oldukça güçtür.
Olumsuz bir geri bildirim aldığınızda, içinizden "Sana neeee, sen kim oluyorsun???!!!", "Sen kendine/aynaya bakıyor musun??!!", "Fikrini sorduğumu hatırlamıyorum!!" gibi şeyler geçerken, son derece anlayışlı bir şekilde kafa sallayıp gülümsüyorsanız ve en kibar halinizle "haklı olabilirsin(iz)", "saygı duyarım", "hiç böyle düşünmemiştim" ya da " bunu düşüneceğim, çok teşekkürler" gibi kelimeler sarf ediyorsanız medeniyet ve gelişim yolunda çok büyük bir adım attığınız için kendinizi kutlayabilirsiniz.🎉🎉🎉
Tabi aldığınız gerçekten geribildirimse, yani eleştiri değilse ya da arkasında yatan bir kötü niyet yoksa... Çünkü bu farklar kritik! Eleştiri bir yorum ve kişisel bakış açısı iken çoğu zaman egodan ve kendini beğenmişlikten kaynaklanırken, geribildirim gelişiminizin önemli bir parçasıdır ve gerçekleri yansıtır.
E bi de eleştirmek en kolay iş malum, bir de kişinin arkasından yapıldı mıı, oooh ağrımaz başınızı da hiç ağrıtmamış olursunuz...
Aslında geribildirim dediğimiz bu konu maalesef çokça kültürel bir mevzuu. Söylediğim gibi Batı dünyasının bu konuda bizden 10 gömlek büyük olması hiç ama hiç tesadüf değil. Çünkü onlar hayata daha somut, daha hedef, başarı ve performans odaklı bakmaya alışkındırlar. Geribildirimi çok küçük yaştan itibaren almaya ve vermeye, net olmaya odaklı yetiştirilirler. Net olmak, vereceği geribildirimi karşıdakinin yüzüne karşı söylemek erdemli olmanın bir gerekliliği onlara göre.
Bizim toplumumuzda olaylara daha duygusal, daha kişisel bakmak yaygındır. Biz olumsuz geribildirimi kişiliğimize yapılmış bir saldırı olarak algılama, yansıtma ya da reddetme eğilimindeyizdir.
Maalesef "elalem ne der" mantığıyla yetiştirildiğimizden; başkalarının gözünde iyi olmak, gerçekten iyi olmaktan çok daha önemlidir bizim için. Dolayısıyla aldığımız olumsuz geribildirimleri bir prestij kaybı olarak görürüz. Bu da bizde yıkıcı etkiler ve tepkiler oluşturur.
Belki de asla doğru düzgün geribildirim alamadığımızdandır bu durum, kim bilir...
Urfa'da Oxford vardı da biz mi gitmedik? 😏
Almayı öğrenmek kadar nasıl vereceğimizi de öğrenmemiz gerekiyor...
İş hayatında da durum aynen böyledir. Yöneticiler çalışanlarına ya da tam tersi (cesareti olan el kaldırsın) yapıcı, bilgilendirici, geliştirici geri bildirimde bulunmaktan kaçınırlar veya çekinirler.
Hal böyle olunca söylemek istediğimiz şeyleri açık ve şeffaf şekilde söylemek yerine anlatacaklarımızı dolaylı yoldan anlatmayı, şaka yollu söylemeyi, ima etmeyi ya da dedikodu yapmayı tercih ederiz.
Aslında bana göre, bu özgüvensizliğimizin yegane sebebi, empati yaparak bir gün benzer geribildirimle karşılaşmak istemememizdir. Ya da tepki görmekten korkmamızdır.
Profesyonel hayatta şaşkınlıkla karşıladığım ve bizzat yaşadığım örneklerden bir tanesi herkesin inanılmaz şekilde fazla eleştirdiği bir yöneticime geribildirim verdiğimde bu güne kadar herhangi bir bağlı çalışanından hiç geribildirim almadığını benimle paylaşmasıydı. Dolayısıyla elde ettiği negatif sonuçları hiçbir surette üzerine almıyor her defasında yeni sorumlular buluyordu. Geribildirim vermiyorsanız gelişmiyor diye karşınızdakine kızamazsınız!
Bu işi pek tabi amacına uygun ve doğru bir şekilde yapabiliriz.
Bunun bir çok metodu var. Eğer yöneticiyseniz bunları mutlak surette öğrenmeniz gerekiyor. Eğer profesyonelseniz ilişki yönetimi için öğrenmenizi tavsiye ederim. Lütfen araştırın.
Ve geri bildirim verirken şunları yapmayı ihmal etmeyin:
- Güven inşa edin.
- Lütfen ama lütfen iyi niyetli olun, bu işi egosantrik tatminleriniz için kullanmayın!
- Saygı uyandırın ve saygılı olun.
- Çok sinirli ve çok mutluyken geribildirim vermekten kaçının. Olayı abartma riskiniz var!
- Karşınızdakinin özgüvenini ve kişiliğini koruyun. Yapıcı olun, yıkıcı değil!
- Ses tonunuzu ayarlayın
- Geribildirim verdiğiniz kişinin ne iş yaptığını gerçekten bilin! Emek vermiş birine geri bildirim verirken biraz vicdanlı olmayı deneyin.
- Geribildirimi vermiş olmak için değil, gerçekten gerektiği için verin. Gelişim amacı olan bir geribildirim verdiğinizden emin olun
- Geribildirimi verirken o somut olay ve davranış üzerine verin. Genellemeyin, karşıdakinin kafasını karıştırmayın.
- Davranışın nasıl düzeltebileceği konusunda karşıdakinden öneri isteyin, onu gerçekten can kulağıyla dinleyin. Gerekirse siz de öneride bulunabilirsiniz. Çok konuşup karşıdakini sıkmayın.
- Aynı şeyi 40 defa tekrarlamayın.
- Karşıdakinin geribildirim karşısında rahatsız olduğunu hissediyorsanız konuyu kapatın. Geribildirim için daha uygun bir zaman kollayın.
Eğer dengeli, zamanında, net, empatik, kişiselleştirmeden, yargılamadan, tamamen davranışa odaklı şekilde doğru dürüst bu işi yapabiliyorsak aslında hem karşımızdakine gelişimi için fırsat yaratır, hem ilişkilerimizi geliştirir, kendi işimizi kolaylaştırır, hem de çevremiz için faydalı bir şey yapıyoruz demektir.
Olumluları enerjinizi, olumsuzları bilincinizi ve becerinizi yükseltecek fırsatlar olarak görün.. Ha unutmadan herkesi dinleyin, ama yalnızca dinlemeye ve uygulamaya değer olanları dikkate alın.
Toplum olarak gelişmek için ise hem yüksek enerjiye, hem de bilinç ve beceri seviyemizin gelişmesine ihtiyacımız olduğunu unutmayın.
Toplum olarak gelişmek için ise hem yüksek enerjiye, hem de bilinç ve beceri seviyemizin gelişmesine ihtiyacımız olduğunu unutmayın.
Gerçek ve yararlı geribildirimlerle hepbirlikte gelişmek dileğiyle...
Ahsen Göçer