Seni 9 ay boyunca büyük bir heyecanla ve mutlulukla bekledim. Hamileliğim boyunca her anının keyfini çıkarmaya çalıştım, çıkardım da...
Sen geldikten sonra da, ilk günlerin acemiliği, sonraki alışma süreci, 1. Ay, 40'ın derken, 2. Ayımızı da tamamladık... Zaman öyle çabuk geçiyor ki...
Tuhaf, sanki hep hayatımdaydın...
Artık beni tanıyorsun, bana gülüyorsun, birlikte oyunlar oynuyoruz, inanılmaz şekersin...
Bense hayatıma girdiğin andan beri seninle birlikte her şeyi yeniden öğreniyor gibiyim. Şükretmeyi öğrendim, herşeye... Gelecekle ilgili planlar yapmamayı, yapsam da büyük konuşmamayı, inşallahları, maşallahları...
Anı yaşamayı ve tadını çıkarmayı...
Herşeyi büyütmemeyi, bazı şeyleri zamana bırakmayı ve sabretmenin birçok sorunu çözdüğünü...
Doğal olmanın, sakin olmanın, rahat olmanın değerini ve gerçekten işe yaradığını öğrendim.
Senin sayende çekirdek aile olduk biz. Anne ve baba olduk. Sorumluluk almanın zor ama çok keyifli birşey olduğunu öğrendik. Hatta zor olan birşeyin aynı zamanda dünyanın en güzel şeyi olabildiğini...
Eveet 2 ayı doldurduk, bu bir yandan da seninle kesintisiz birlikteliğimizin de sona ermesi demek... İşte o gün geldi, çattı...
Bugün ilk iş günümdü, işini keyifle, sevgiyle yapan benim için bile, itiraf etmeliyim pek heyecan verici bir gün değildi. 4 ay şıp diye bitivermişti işte. Bir gün önce ne yaptıysam da (yeni kıyafetler almak, kuaföre gitmek, hazırlanmak...) bir türlü motive olamadım. İçimde senden 10-11 saat boyunca ayrı olacağımın hüznü ve vicdan azabı vardı. Bensiz üzülür müydün acaba, beni özler miydin, ihtiyaç duyar mıydın gün içinde bana...
Ama diyorum ya, bazı şeyleri akışına bırakmak gerekiyor diye...
İlk iş günü sabahı saat 5'te evde başlayan mesaim bana birşeylerin yolunda gideceği sinyalini verdi. Sabahın o ilk ışıklarında seninle başbaşa müthiş bir saat geçirdik, gülücüklerinle içimi ısıttın. Seni öpe koklaya yatağına bıraktım ve sonra başladı maraton...
Senin için hazırlık yapmak, bakıcı teyzene notlar yazmak, iş için hazırlanmak derken işyerindeydim artık. 4 aydır görüşmediğim iş arkadaşlarımla özleşmiştik. Arkadaşlarla sohbet, yeni kişilerle tanışma, işe ısınma amacıyla yapılan 1-2 iş, yeni yılın planları ve tabi her saat başı senden haber almak için yapılan telefon görüşmeleri derken gün bitti... Koşar adım arabama binip müthiş bir heyecan ve mutlulukla sana yeniden kavuştum. Sanki günlerdir görüşmüyorduk, yine zaman durdu benim için ve uzun uzun hasret giderdik seninle...
Benim masum bebeğim, canım, herşeyim... Seni öyle çok seviyorum ki...
Senden sonra herşeye yeniden değer biçiyorum sanki...
Ne çok şeyi yanlış biliyormuşum. Hayatta her zaman bir denge olması gerektiğini savunup dururdum hep; çocuğun olduğunda o terazinin bir kefesini tek başına doluyormuş, bilmezmişim. Dünya bir yana çocuğun bir yana oluyormuş, şaka değilmiş. Bir gülüş gerçekten dünyaya bedel olabiliyormuş, tüm yorgunlukları alıyormuş, tam anlamıyla ilaçmış.
Karşılıksız, koşulsuz sevgi diye bir şey kesinlikle varmış...
24 saatini başka hiçbir şey yapmadan çocuğunla oynayarak, ilgilenerek geçirebiliyormuşsun, hiç de sıkılmıyormuşsun, müthiş eğleniyormuşsun... Zamanı durdurmak istiyormuşsun.
Ve bu hiçbirşeye benzemeyen, reçetesi, ezberi olmayan Annelik gerçekten dünyanın en mükemmel duygusuymuş...
Canım oğlum iyi ki geldin hayatıma,hayatımıza, hoşgeldin. Seni çok ama çok seviyorum...